- selenuneer
- 8 Şub
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 28 Nis
İnsanoğluna verilen önce kendi benliğini fark etme sonrada çevresinde olan biteni
algılayabilme yetisi olağanüstü bir yetenek olmasına rağmen, başına bela bunaltı
duygusunun da temelini oluşturur. 'Ben ' le ötekiler arasındaki karşılıklı etkileşim, çocukluktan başlayarak yaşadığımız sürece kendimizi dışımızdaki dünyada nasıl konumlandırdığımızın da koordinatlarını verir. Hepimizin ihtiyacı olan fark edilme,
beğenilme ,önemsenme, sevilme, takdir edilme gereksinimi ne yazık ki çoğunlukla
tatmin edilemeyen duygulardır. Bu eksiklik basit bir kayıp değil, V . Frankl' in 'insanın
anlam arayışı' sözünün de ifade ettiği gibi varoluşumuzun dışımızda bir yere sabitlenmesini engelleyen çok önemli faktördür. Bu sabitlenme yapılamazsa varoluşsal boşlukta tutunabileceğimiz bir kaide bulamayız ve fırtınada dümen kontrolü olmayan bir gemi gibi sağa sola savrulur dururuz.
Yukarı paragrafta dış dünyada bir yer edinmemizin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştım. Geçmişte sosyal ortamda kendini ifade edebilme olarak
adlandıracağımız bu çaba, gelişen teknolojik imkanlarla büyük oranda sanal dünyaya taşındı. Oturduğumuz yerden hatta yatağımızda bir tıkla sosyal medyanın parçası oluyoruz.
Sosyal medyada ticaret yapan ,bazen oldukça iyi kazananları bir tarafa bırakırsak
kısaca iki durumla ilgili bilgi vermek istiyorum.
1- Sosyal medyaya kendi kimliğiyle giriş yapanlar: Özellikle yakın tanıdıklar arasında birbirinin özel hayatını merek etme, takip etme merakı bilindiğinden var olanı abartma, ya da gerçek dışı bilgiler fotoğraf ve videolarla ilgiyi üzerine çekme, beğeni tıklamalarının sayısına göre kendini iyi ve onaylanmış hissetme bir tutkuya dönüştü.
2-Soyal medyaya anonim kimlikle giriş yapanlar: Gittikçe artan bu şekilde sanal ortamda bulunma kişiye reddedilme ,alay edilme ,rezil olma korkuları yaşamadan
içindeki duyguları özgürce ifade edebilme imkanını sağladığından geçici bir
tatmin sağlar. Ancak bu rahatlık fazla sürmez kendi gerçekliği ile tekrar baş başa
kaldığında derin bir yalnızlık ve boşluk duyusunun benliğini sarması kaçınılmazdır.
Gerçek dünyada var olmayı becerebilmek özgürlük ,kendine güven, çevreyle kaliteli etkileşim ve ruhsal sağlık anlamına gelmesine rağmen, sanal dünyanın kara bulutunun insanları gittikçe daha fazla kuşattığını esefle izliyoruz.
Comments